İnsan Beyni'nin Gerçek Gücü (Yaşanmış)...
Polonya'daki Lodz kasabasından çıkan tren, dükkanlara dondurma dağıtır. Görevlilerden ikisi, dondurmaları dükkana taşımak için dondurma  dolabının içine girer. O sırada dolabın kapağı kapanır ve içerde  kalırlar. Dolabın kapağını vururlar ama onları duyan kimse yoktur. Öleceklerini anlarlar ve sürekli kendi kendilerine "Donucaz, donucaz..." diye mırıldanırlar. İçlerinden bir tanesi kağıda "Yavaş yavaş tenimiz donmaya başladı, artık dayanamıyoruz." diye yazı yazar. En sonunda bunlar donucaz diye diye donarak ölürler. O akşam onları orada bir kasabalı bulur ve polise haber verir. Olay yerine gelen polis bunların otopsisini yaparak donarak öldüklerini kamuoyuna açıklar.   AMA DOLAP SABAHTAN BERİ ÇALIŞMIYORDUR...

Bir Bardak Sütün Hatırı
Howard, yoksul bir ailenin çocuğuydu ve okul giderlerini karşılamak için kapı kapı dolaşarak eşyalar satıyordu. O gün, hiçbir şey satamamıştı ve karnı da çok açtı. Bundan sonra çalacağı ilk kapıdan yiyecek birşeyler istemeye karar verdi.
Kapıyı açan sevimli genç bayanı görünce utandı. Yiyecek bir şeyler yerine "Affedersiniz,
bir bardak su rica edebilir miyim?" diyebildi yalnızca. Genç bayan, çocuğun aç olabileceğini düşünerek kocaman bir bardak süt getirdi ona. Çocuk,sütü yavaş yavaş içine sindirerek içtikten sonra "Çok teşekkür ederim, borcum ne kadar?"diye sordu genç bayana.
Genç bayan, "Borcunuz yok" diyerek, yüzünde sıcak bir gülümsemeyle devam etti;
"Annem, gösterdiğimiz şefkat ve nezaket karşılığı olarak asla bir bedel ödenmesini
beklemememizi öğretti bize" dedi.
Çocuk "O halde çok teşekkürler, yürekten teşekkür ederim size" dedi. Howard Kelly,
evin önünden ayrıldığı zaman kendisini yalnızca bedensel olarak değil, ruhsal olarak da güçlü hissediyordu.
Ağlayan Ağaç
Bir bahçenin ortasındaydı, her zaman neşeliydi, güler yüzlüydü. Bahçedeki ağaçlara kendi uydurduğu masalları anlatırdı. Böylece aradan uzun yıllar geçti. Eski evler yıkılıp apartmanlar yapılmaya başladı. Bahçe asfalt yol oldu, ne dut ağacı kaldı, ne erik, ne armut ağacı.. Hepsi birer birer kesildi. Sadece çınar ağacı kaldı, kabak gibi, yol ortasında. Ara sokaktı orası tek-tük araba geçerdi ama huzursuzdu çınar ağacı. Dostu yoktu, arkadaşı yoktu, masal anlatsa dinleyeni yoktu. 

Günlerden bir gün minik kuş dalları arasına yuva yapınca keyiflendi ağlayan ağaç. Minik kuşa bol bol masal anlattı, minik kuş da hep dinledi ve öyle bir an geldi ki, minik kuş da masal anlatmaya başladı. Minik kuşun uydurduğu masalları dinleyen ağlayan ağaç, ondan hiç ayrılmamayı diledi. Kargalar rahat vermediler minik kuşa, gelip gidip rahatsız ettiler, yuvasını bozdular. 

Ağlayan ağacın, sen onlara aldırma, bu işi bana bırak, demesi boşuna oldu. Çekip gidince minik kuş, ağlayan ağaç yine yalnız kaldı. Ama o bu defa bir şeylere karşı çıkacak ve ağlamayı bırakıp gülmeye bakacaktı. Gülmek içinse tek yol yürüyüp gitmekti. Önce topraktan kurtulacaktı. Toprak onu tutuyordu, yürümesini engelliyordu. Toprakla tüm ilişkisini kesti. Bunun üzerine toprak küsünce ağlayan ağaç rahatladı. Köklerini bir araya toplayıp bir gece onları sabaha kadar yoğurdu ve şekil verdi. Artık iki ayağı vardı ve güçlü iki ayak, onu minik kuşuna kavuşturabilirdi. 
Teravih Namazı
Oruç zamanıydı o zaman bende akşam arkadaşlarımla beraber Teravih Namazı kılmaya giderdik  Namazı kılardık ama hep Namazı kılarken gülme gelirdi tabi bizde çocuktuk bilmezdik (9yaşında filan) gülerdik namazdan sonra biz dışarda oynardık evin önünde torpil , kızkaçıran birde tell alıp patlatırdık falan bize kızarlardı çok hoştu lan :D Hıı tel napılır bilmezsiniz belki ucu yakılıp çevrilirdi bazen süpürge alırdık binalardan onu alıp çeviridik ben saat gece 2'ye kadar dışarda kaldığımı bilirim yani güzeldi :D
7 Yaşındayken :))
Ben 7 yaşındaydım Ankara'da oturuyorduk o zaman ben para biriktirip biriktirip Gimsa'ya gidiyordum o zaman alt geçit yoktu tren yolundan geçiyorduk her hafta sonu Ra*işlerle giderdik güzeldi işte orda en üskata oyunlar langırt vardı felan vardı daha vardıda unutum tabi bunları oynuyorduk hepsini tabi paralıydı her hafta sonu gidiyorduk çok eğlenceliydi annem ve babamgilin haberi yoktu biraz büyünce söyledim =D
Deniz Macerası
Biz bir ara Antalya'da yaşıyorduk işte o zaman okula gitmeyip adı lazım değil arkadaşlarla denize gitmiştik birde okul saatinde eve dönmeyip 2 saat sonra felan dönünce babamgil okula gelip beni sormuşlar felan aramışlar ben gelince tabi kızdılar her neyse tabi denize gitmek yoktu aklımızda okuldan kaçmak vardı sadece arkadaşımın teki bizden habersiz balkondaki üstüleri çalmış p** işte onlarla denize girmiştik ssalak gibi ne varsa kaçmıştık işte bana babamgil nereye gittin diye sorduklarında dememiştim o ga**e ve meli**sa demişti annesine annesigil onları sopayla dövmüş (Allahtan benimkiler sadece kızdı)  onlar kardeşler işte bize söylemeye geldiler nereye gittiğimizi sonra di*emgile gidip onun annesine demişler ...
Odamın Dekorasyonu
Odamın dekorasyonunu değiştirmeye çalışmıştım ben bir ara onu anlatacağım (tabi değiştirememiştim) yani değişik bir anı :)
Geçen sene felandı yaza giriyorduk havalar ısınmaya başlamıştı bende cama doğru yatağımın başını getirecektim odamın dolabını kapının önüne koydum zar zor kaydum ama işte 3 saat felan uğraştım yatağın başını cama doğru koymak için tabi koyamadım sonra eski haline getiremedim dolabı az araladım kapıya doğru sonra kapının orda azda olsun geçicek yer oldu geçtim felan yani öyle :))
annem dolabı götürmeye çalıştı götüremedi tabi akşam babam gelince eski haline getirdik :)

Hentbol Takımım
Ben hentbol oynuyorum blogger'ı yeni açtığım için bilmezsiniz . Neyse biz hentbol'da Ankara 3.sü olduk ve şehir dışına gittik gittiğimiz şehir Samsundu çok güzeldi biz lojmanda kaldık ama karşımızda süper bir deniz manzarası vardı bir yol vardı sadece karşımızda denize o kadar yakındık ki denizle gökyüzü birleşik gibiydi Samsun çok güzel maçlara gittik ama kaptan sakatlandığı için 3 maçtada yenildik kaptanımız sakatlanmasa yenilmezdik .Her neyse Samsun'daki bir geceyi anlatıyım biz akşam yemeğinden sonra hocadan izin alıp markete gittik ve 15 cips , 6 ₺'lik çekirdek ,2 tane 2,5L kola , 6-7 jelibon , çikolatalar ve çikalotalı yumurtalar aldık çok güzeldi yani Samsun . 
Hııı..Birde teleferiğe bindik arkadaşımın yükseklik korkusu varmış o nasıl oluyosa artık :))
23 Nisan Yaklaşıyor
Off 23 Nisan yaklaşıyor .
23 Nisanı hiç sevmiyorum neden mi   ? Ben 3.sınıfa giderken tüm sınıf 23 Nisanda oynamıştı tek ben oynamamıştım o günden beri sevmiyorum 23 Nisanı .
Hııı.. Birde hocamın adı Döndü Ayaş **** idi .
Hoca beni oynatmadığı için 4 hafta felan okula gitmedim.
Umarım onada benzer bir olay olur ...
Merhabaa
Bugün  okuldan gelir gelmez blogger açtım aslında can sıkıntısından açtım ama sonra anılarımı yazmak aklıma geldi bende o yüzden bloggerime yaşadığım anıları yazıcağım belki şiirde yazarım yani güzel paylaşımlar olacak beğendiğim herşeyi yazıcağım beğendiğim sözler mesela yapıla bilecek hobiler ,mektup yazarız takipçilere mektup , ünlüler hakkında yorumlar binevi magazin görevide yapıcağız  , biz herşeyi yaparız  ;) İlk anımı yazıcağım birazdan ;) 

Menü

Dilay'ın 2013 kuralları geçerlidir .. Blogger tarafından desteklenmektedir.